Evet bu yüzü tanıyordu. Hem de çok yakından. Tanıyamaması belki beyninin reddiydi, belki de unutmak için verdiği çabaların sonucuydu.
Tanıdı, O'nun gülen yüzüne bakakaldı. Her şey dondu, durdu o anda. Kulağındaki müzik uğultuya dönüştü, insanlar silikleşti, dünya durdu sanki. Durmayan tek şey kar taneleriydi. Yürüyemiyordu, nefes alamıyordu, olduğu yerde ayaklarına beton dökmüşler gibiydi, kalbi bile atmıyordu sanki.
Göz göze geldiler. Adam istifini hiç bozmadan, gülümseyen yüzünü bir saniye bile değiştirmeden, aynı neşeyle yanından geçip gitti. İnanamadı, inanamıyordu. Bir an kendine gelir gibi oldu ve hızlı adımlarla evin yolunu tuttu.
Hiçbir şey düşünemiyordu. Şapkasını çıkardı, montunun düğmelerini açtı. Soğuktan medet umuyordu çaresizce. Yürüyordu ve soğuk işlemiyordu bedenine. Eve geldiğinde anahtarı bile zar zor sokmuştu kapının kilidine. Eve girdi, kendini ilk bulduğu koltuğa bırakıverdi. Çaresizdi işte, aylardır aklından söküp attığını sandığı adam hiç olmayacak şekilde çıkmıştı karşısına. Üstelik mutluydu, bir başkasına sarılıyordu, gülüyordu. Yaşıyordu ve zaman zaman yaşamamasını bile dilediği olmuştu.
Gözlerinden yaşlar boşaldı, koltuğa kapandı, bağıra bağıra ağlıyordu. O'nu başkasıyla gördüğü halde güzel günlerini düşünüp ağlıyordu. Ardından O'na yaptığı ayrılık konuşmasını, adama yalvarışlarını, bırakırsa öleceğini söylediği anı düşünüp daha da sarsılarak ağlıyordu. Sırf bu ayrılık yüzünden gittiği yerleri bile değiştirmişti. Hayatını değiştirmişti bu adam, yıllarca bambaşka bir hayatta yaşatmıştı O'nu. Sonra birden istemediğini söyleyerek başka bir hayata daha atıvermişti. O kadar zorlanmıştı ki. Dışarda yemek yiyecek olsa, bir turist gibi nereye gideceğini bilemiyordu. Eve kapatmıştı bir süre kendini. Tam da hayatını düzene soktuğu sırada olacak iş miydi bu? Ne diye semtine gelmişti? Koca şehirde gidecek yer mi yoktu? Yoksa o kız da mı burada oturuyordu? Bir sürü soruyla boğulduğunu hissetti. Daha bir kaç saat önce yepyeni kararlar vermişti. Bir karşılaşma yerle bir etmeye yetmişti tüm kararları, tüm ördüğü duvarları.
Kolunu kaldıracak gücü bulamadı kendinde, uzandığı koltukta öylece uyuyakaldı.
(arkası yarın)
hzl'12
(yazımı yayınladığım blogum)